Âbid, zahid, aşık (2) / Mart 2018

Published: March 21, 2018, 8:08 p.m.

Hak erlerince, Allah’a kulluğunu dünyevîliğe bağlayan, nifaka açık bir âbid ve Cennet mahrumu; Cennet dâhil uhrevî nimetlere dilbeste olan kimse, kurbet ve vuslat mahrumu bir sıradan; dünya ve mâfîhâyı kalbinden çıkarıp atan, oturup kalkıp öteleri ve ötelerin ötesini heceleyip duran ve bütün benliğiyle hayatını ötelere göre dizayn eden de bir zâhiddir. Böyle biri çok mubah şeylere dahi mesafeli durmaya çalışır ki buna “zühd-ü şer’î” denegelmiştir. Bu seviyedeki bir zâhid, sahip olduğu şeylerin varlığını-yokluğunu bir bilir; ne dünya ve mâfîhâ adına elde ettiği şeylere gönül kaptırır, ne de onların yok olup gitmeleri karşısında teessür duyar; “O verdi, O aldı!” mülahazasıyla kalb balansını hep bu ayarda tutma ihtisaslarıyla oturur kalkar. Bu zâhidlerin dünyevîliklere karşı duruşları böyledir ama onlar Cennet ve hûri-gılmânla da alakalıdırlar.